Genel Kültür

TÜRKİYE’NİN EN KARANLIK ADAMLARINDAN BİRİ : SATVET LÜTFİ TOZAN

Türkiye’nin en karanlık adamları diye bir liste olsa en başı çekebilecek bir insan. Bir casus muydu? Hayalperest miydi? Yoksa eli açık bir zengin miydi? Yetenekleri ve yaptıkları ile işte karşınızda Satvet Lütfi Tozan.

Öncelikle kimdir bu adam? Nerelidir, ne yapmıştır, nasıl bu kadar yükselebilmiştir? Umarım kafanızdaki soru işaretlerini giderir ve sizlere faydalı olabilirim. Gelin onun çarpık ilişkilerini, hakkındaki iddiaları yazmadan önce geçmişinden bahsedelim.

Bosna-Hersek’in Trebine şehrinde 1889 yılında dünyaya gelen Satvet Lütfi Tozan sekiz kardeşin en büyüğüdür. Şehrin ailelerinden olan Resulbegoviç-Resulbeyzade sülalesinin bir üyesidir. Babası “Mir-i Miran” günümüzdeki anlamıyla “Beylerbeyi” olarak bilinen Resulbeyzade Süleyman Bey’dir. Bosna-Hersek’in, Avusturya-Macaristan tarafından işgali sonrasında İstanbul’a taşınmıştır. Eğitimine burada devam eden Satvet Lütfi Tozan sırasıyla İstanbul Askeri Rüştiyesi, Mercan İdadisi ve Hukuk Mektebinde okudu. Mercan İdadisi’nde eğitimi sırasında II.Abdülhamid’in istibdat yönetimine karşı Cemiyet-i İnkılabiye adında muhalif bir örgütün kurulmasında başrolde oldu. İsmi on beşli yaşlarında bu olaylar sayesinde duyulmaya başlandı. Fakat II.Abdülhamid’in  hafiye teşkilatının peşine düşmesiyle yakalandı. Bu olaylardan sonra onun padişaha olan muhalifliği iyice artmış ve padişahın yeğeni olan Prens Sabahattin’i öğrenmiştir. Prens Sabahattin’in “teşebbüs-ü şahsi ve adem-i merkeziyet anlayışından etkilenmiş onu üstad olarak kabul etmiştir. Onun muhalif hayatı II. Meşrutiyet’ten sonra bile azalmamış bu sefer İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin muhalifi olmuştur. İttihat ve Terakki’nin deyimi yerindeyse baş belası olan Halaskar Zabitan cemiyetine katılmış ve cemiyette aktif bir rol üstlenmiştir. İleri ki zamanlarda üstad olarak gördüğü Prens Sabahattin ile temaslar kurmuş ve onun sekreteri olmuştur. 1913 yılında cemiyetin başarısız olan ihtilal teşebbüsünden sonra Satvet Lütfi Tozan tutuklanmış yargılanarak ömür boyu kürek cezasına çarptırılmıştır. Bu cezadan Prens Sabahattin’e olan yakınlığı sayesinde kurtulmuştur. Kurtulduktan hemen sonra derhal Fransa’ya gitmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında ülkede olan Satvet Lütfi Tozan sırasıyla Bursa’ya daha sonra Ankara’ya sürgün edilmiştir. Ankara’da da boş durmamış burada Sulh-u Selameti Osmaniye adında cemiyet kurmuştur. Siyasi hayatında istediği başarıyı elde edemeyen Tozan Cumhuriyetin ilanı ile siyasi hayatını sonlandırmış ve ticarete atılmıştır.

BELLİ KESİM İÇİN TÜRK JAMES BOND’U, BELLİ BİR KESİM İÇİN İNGİLİZ CASUSU HAİN, BELLİ BİR KESİM İÇİN İSE BUNLARIN HEPSİNİ İÇEREN BİR MACERAPEREST

Yukarıda bahsettiğimiz o dönem her insanın başına gelebilecek bir olaylar silsilesidir. Fakat onu diğer insanlardan ayıran Türkiye tarihinin belki de en karanlık adamlarından biri yapan olayları şimdi ele alacağız.

Siyasi hayatta istediği başarıyı elde edemediğini yazdığımız Tozan, üstadı kabul ettiği Prens Sabahattin’in diğer ilkesi olan “teşebbüs-ü şahsi” fikrini kendine bir düstur kabul etti ve girişimci olmaya karar verdi. Girişimciliğinin ilk adımı olarak dönemin en büyük petrol şirketi olan Hollanda menşeili Royal Dutch’un Türkiye temsilciliğini almayı başardı. Ticari hayatında önemli adımlar atmaya başlayan Satvet Lütfi Tozan bu başarılarını mükemmel bir evlilikle taçlandırdı. Bu evlilik bir Alman silah fabrikatörünün kızı olan Regger ( Zeynep ) iledir. Böylelikle petrol şirketinin yanında silah ticareti de yapmaya başlamıştır. İşte bu olaydan sonra karanlık ağları genişlemeye başlayan Satvet Lütfi 20 yıl boyunca Milli Savunma Bakanlığı’na silah ve cephane müteahhitliği yapmıştır. Yunan Harbi sırasında silah ve cephane bulabilmek için Basil Zaharoff’u önermiştir. Zaharoff’ta ileri ki yıllarda olduğu gibi silah kaçaksıdır fakat Türk hükümeti bir sonuç alamamıştır. Satvet Lütfi Tozan efsanesinin doğuşu olarak 1938 yılında Finlandiya’nin İstanbul Fahri Başkonsolosu olmasını söyleyebiliriz. Bu görevde iken bağlantılarını kuvvetlendiren Tozan emin adımlarla ölünceye dek olan  saltanatını kurmaya adım atmıştır. II. Dünya Savaşı başladığı yıl olan 1939’da Tozan, Polonya’nın başkenti Varşova’da Türk birimlerine teslim edilmek üzere silah ve mühimmat alışverişi yapmaktaydı. Alman bombalaması başlayınca Romanya’ya kaçmıştı. Orada çok önemli dostu Romen Köylü Partisi lideri Julin Maniu vardı ve ondan çok önemli bilgiler aldı. Bu bilgiler arasında Romanya’nın Yunanistan’dan büyük çapta mühimmat alacağı bilgisi de vardı. Savaş zamanı büyük çapta mühimmatın zor bulunacağını bilen Tozan derhal harekete geçerek Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Hakkı Murad’ın ve Atina Büyükelçisi Enis Akaygen’in yardımlarıyla 50 milyon mermiyi Yunanistan’dan Türkiye için satın almayı başardı. Fakat buradaki en büyük pay sahibi Tozan’dı, çünkü mermilerin satın alındığı fabrika Tozan’ın yakın arkadaşlarından Niğde asıllı olan milyarder Bodasaki idi. Büyük bir işi başaran Tozan, Türk hükümeti tarafından büyük bir sürprizle karşılaşacaktı. Türk Hükümeti, Yunan hükümetinden Tozan’a verilecek olan komisyonun verilmemesini rica etti. Bu olaydan sonra silah tüccarı olarak ülke ülke gezmeye başlamış, canını tehlikeye atarak savaş bölgelerini gezmeye başlamıştır. Gezdiği bu yerlerde silah ve cephane satan Tozan artık uluslararası üne kavuşmuştu. Sadece silah ticareti yapmıyor, tanıştığı üst düzey yetkililerden aldığı bilgileri Müttefik devletlere satıyordu. İtalya, Yunanistan’a savaş ilan ettiğinde Yunanistan’a mühimmat sağlamak için Yugoslavya’ya gitmiş burada bir Alman saldırısında yaralanmıştır.

Bu olaydan sonra İstanbul’daki konağına gelmiş ve dinlenmeye çekilmiştir. Bu dinlenmeden sonra yeniden Yunanistan’a gitmiş, Yunanlıları Almanlara karşı örgütlemeye uğraşmış ve başarılı olmuştur.

İNGİLİZLERLE İŞBİRLİĞİ

Bu olaylardan sonra İngilizlerle işbirliği yapmaya başlayan Tozan, Alman işgali altındaki Romanya’ya Müttefik Kuvvetlerin desteğini götürmüştür. Bu olaydan sonra İngiliz casusu olduğuna dair iddialar artmıştır. Yukarıda ki başlıkta dediğimiz belli bir kesimin onu İngiliz casusu olarak görmesi ise Yunanistan’daki İngiliz askeri ataşesi Jasper Scawer Blunt ile fotoğraflarının olmasıdır. Ayrıca İngilizler tarafından savaş bittikten sonra onlara gösterdiği yararlılık neticesinde İngiltere Kralı VI. George tarafından Honorary Officer of British Empire nişanı verildi.( Bu nişanı son 50 yılda Satvet Lütfi Tozan dışında alan başka Türk olmamıştır.) İlgili fotoğraf budur:indir

KÜREK MAHKUMLUĞUNDAN KURTULAMAYAN MACERAPEREST

Macaristan’da Müttefiklerden direnişçilere bilgi götürmek suçuyla yakalanmış ve de yargılanmıştır. Almanların eline düşen Tozan Hitler’in gizli polis teşkilatı Gestapo tarafından sorgulanmıştır. Kimileri bir dizi işkenceden geçtiğini yazar, ki bu iddiayı doğrular şekilde Tozan bir aylık sorgu sürecinde tam 17 kilo vermiştir. 19 Nisan 1942’de yargılanmasına başlanan Tozan’ın yanında 4 kişi daha vardı. Genel olarak yargılama bir silah fabrikasını patlatma teşebbüsü üzerine iken Tozan’ın yargılandığı suçlar daha fazladır. Bu suçlar: Macar hükümetini devirmeye teşebbüs, yabancı ajanlara radyo ve şifreler temin etmek. Her ülke de olduğu gibi bu suçların cezası idamdı. Ancak Tozan 12 yıl kürek cezası almıştı. Nasıl olur da bu kadar suçtan sıyrılabilir dediğinizi duyar gibiyim, hemen söyleyelim İngiltere faktörü ile, yıllar sonra ortaya çıkan bu gerçeğe göre Tozan’ın idam cezası alacağını bilen İngilizler tarafsız bir devlet aracılığı ile Macar hükümetine nota vermişler. Bu notaya göre Tozan’ın idamı gerçekleşirse İngiltere’de elinde bulunan 22 Macar rehineyi infaz edecektir. Böylelikle Tozan idam cezasından paçayı sıyırmış ve kürek cezasına mahkum olmuştur.

BELGRAD’I KURTARAN TÜRK

Ona karşı olan tüm iddialara rağmen Satvet Lütfi Tozan’ın uluslararası ünlü bir silah kaçakçısı, bilgi satan kötü özelliklerinin yanı sıra birkaç iyiliğinin en önemlisi Belgrad’ı yıkımdan kurtarmasıdır. Nasıl mı? Hemen anlatalım.

Türk Askeri Heyeti 1943 yılında Almanya’ya bir gezide bulunurlar. Bu gezide Almanlar güçlerini, cephelerini Türk Askeri Heyetine göstermiş ve heyeti Adolf Hitler ile görüştürmüşlerdir. Bu heyetin içinde bulunan paşalar olan Ali Fuat Elden, Hüseyin Hüsnü, Emir Erkilet gezide kendilerine eşlik eden Alman askerlerine teşekkür mahiyetinde bir yemek vermek isterler. O ara Bükreş’te bulunan Tozan yemeğin tertib edilmesinde etkin olmuş ve davette bizzat bulunmuştur. Alman askeri yetkilileriyle diyalog kuran Tozan uzun konuşmalardan sonra onlardan Belgrad’ın hava saldırısı ile yerle bir edileceğine dair bilgiler alır ve yemekten sonra derhal Türkiye’ye dönerek meşhur köşkünde bu bilgiler Müttefik kuvvetlerin yetkililerine söyler. Bu bilgi doğrultusunda ABD ve İngiltere hemen bir bildiri hazırlar ve bu bildiri tarafsız devletler aracılığı ile Berlin’e ulaştırılır. Dünya basınında Almanların Belgrad’ı orada yaşayan insanlar dahil olmak üzere yok etmek istemesi canice, insanlık dışı olarak karşılanır. Almanya’ya karşı ciddi bir kamuoyu oluşur.

Bu planın ortaya çıkmasından sonra Almanlar bunu gerçekleştirmeye cesaret edememiş, hatta böyle bir planın olmadığını açıklamıştır.

SAVAŞ SONRASI YAPTIKLARI

Savaş bittikten sonra 1950 yılında Demokrat Parti’ye yaklaşmıştır ve onlara Londra’da büro açma teklifinde bulunmuştur. Büyük ihtimalle bu isteği kabul görmemiş ve 10 yıllık Demokrat Parti iktidarı boyunca siyaseti bir kenara bırakmış ve ticaretle ilgilenmiştir. Prens Sabahaddin ile ölümüne kadar onunla hep yakın olmuştur.

1960 darbesini yapanlardan biri olan Cemal Madanoğlu ile yakınlık kurmuş ve onu bazı İngiliz yetkililerle tanıştırmıştır.

Yine 1960 darbesinden sonra Tozan hakkında çok gizli bir soruşturma başlatılmıştır. Kurmay Yüzbaşı Bülent Türker ve Hakim Üsteğmen Ertem Erener tarafından yürütülen soruşturma sonrası Tozan suçlu bulunmuş. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Muzaffer Alankuş’un Milli Birlik Komitesine gönderdiği raporda Tozan’ın İngiliz ve Rus istihbarat birimleri ile ilişkili olduğu yazmaktaydı. Hakkında tutuklama kararı çıkarılsa bile tutuklanmadı. Macaristan’da onu kurtaran dostları yine olaya el atmış ve onu kurtarmıştı.

BAĞLANTILARI VE YAPMIŞ OLABİLECEKLERİ

Satvet Lütfi Tozan birçok insanın yaşamak istemeyeceği maceralı, koşuşturmacalı ve oradan oraya savrulan bir hayat yaşamıştır. Yeri geldiğinde devlet için çalışsa da hep kendi çıkarını düşünmüştür. Çok büyük mal varlığına sahip olduğu, İstanbul’un yarısına sahip olduğu söylenir. Fakat bu kadar mal varlığının kaynağı, hangi alanlara sarf edildiği meçhuldur. Tüm bunlarla birlikte bazı kişilere dolaylı yoldan yardım etmiştir. Buna Kasım Gülek örnektir. Onun için birçok İngiliz soylusuna ve yetkilisine mektup yazmıştır. Kasım Gülek’in yaptıkları ise ortadadır. “Üstadım” dediği Prens Sabahaddin’in İngiliz siyasetini aşamadığı gibi o da bu rüzgara kapılmış ve onlara daima yardımcı olmuştur. Öldükten sonra Prens Sabahaddin’in cenazesinin yurda dönmesi için çaba sarfetmiş hatta Celal Bayar’a bile mektup yazmıştır. Yukarıda bahsettiğim Kasım Gülek için yazdığı mektupları gönderdiği bazı kişiler şunlardır.

satvet lutfi tozann 2

ÖLÜMÜ, MİRASI VE RAFFİ PORTAKAL TARAFINDAN ANLATILAN EVİ

Kendine sürekli bir saldırı olabileceğinin korkusuyla yaşayan Satvet Lütfi Tozan evini de buna göre dizayn etmişti. Evinin yatak odası dışarıdan gelebilecek herhangi bir saldırı karşısında tam anlamıyla kale gibi görev görmüştü. Ama ne yazık ki ne parası ne de evi onu ölümden kurtaramamış, soğuk bir kış günü 11 Aralık 1971 günü hayata veda etmiştir.

Öldükten sonra mirası bir varisi olmadığı için karısı ve kendisinin kararıyla Darüşşafaka’ya bırakılmıştır. Darüşşafaka’ya bırakılanlar şöyle sıralanabilir:

-Kadıköy’de Haydarpaşa Hastanesi’nden başlayarak Seyit Ahmet Deresi mevkiine kadar olan arazi

-Teşvikiye’de Hüsrev Gerede Caddesi üzerinde bizzat kendi tarafından mimar Mongeri’ye yaptırılan Tozan Apartmanı ve müstakil ev

-Yurtdışında birçok ortaklık ve sahibi olduğu fabrika(Grifin, Miraj,vs)

-Ve birçok antika eser

Tüm bu mirasın 1 milyar TL’yi geçtiği söylenir.

Raffi Portakal’ın anlattığına göre evin iç dizaynı şöyledir: “Ağır, kocaman ahşap kapıdan girdiğinizde, bir malikanenin mermer döşeli antresindesiniz artık. İki taraflı merdivenle yukarı çıkılıyordu… Ve birden şok ! Muhteşem bir salon! Fransız eserleriyle döşeli, Louis XV stili, altın yaldızlı salon takımları, Louis XVI stili olağanüstü bir yazıhane, Louis XV stili Vernis Martin bahur üstüne mermer bir Fransız saat ve iki şamdan. Ve sonra özenle seçilmiş Sevres, Meissen ve fildişi koleksiyonlarla dolu vitrinler, vitrinler… Bu eşyaların tümü yerde serili olan İran halılarının üzerindeydi. Ve duvarlarda tablolar, aynalar… Yine o salonda , mermer kolonlar üzerine yerleştirilmiş III.Napolyon devri vazolar. Üstü kök ametist taşı kaplı salon orta sehpası (ben dünyada benzerini görmedim) Fransız, İngiliz ve Osmanlı gümüşleri, tombak sahanlar, Çin bleu-blanc kaseler, vazolar. Hafız Osman’dan Kazasker İzzed’e ve daha birçok ustaya ait hatlar…”

Ve ekliyor: “Tozan malikanesindeki eserler dünya çapında eserlerdi. İstanbul Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu çapta bir sivil kişinin müzayedesine hazırlanıyordu.

 

Kafanızdaki bazı soru işaretlerini umarım giderebilmişimdir. Türkiye’nin en gizemli adamlarından birisi olan Satvet Lütfi Tozan’ı elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Her ne kadar tamamen gizemini atamasak da ne kadar güçlü olduğunu, bu güce nasıl eriştiğini bir nebze bile olsa umarım anlatabilmişimdir.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu