Dünya

Küreselleşmenin Eşitsizlikleri: Gelişmiş ve Az Gelişmiş Ülkeler Arasında Apartheid ve Gazze Savaşı

Özet

Bu çalışmada küreselleşme sürecinde apartheizm kavramından yola çıkarak günümüz küresel dünyasının gelişmiş ve az gelişmiş ülkeleri arasında olan ayrımı tartışacağız. Git gide iç içe giren dünyada farklı kültürlerin birbirine olan etkileşimi, her türlü bilgi alış verişi milletlerin birbirine olan yabancılığını azaltmaya yetmemiş aksine hemen her milletin bireyleri arasında milliyetçilik artmaya başlamıştır. Bu artan milliyetçilik ve üstünlük anlayışı ile güçlü ülkeler kendilerinin aksine gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeleri bir tahakküm altına almaktadır. Dünya tarihinde bir çok yerde gördüğümüz bu durumun bugünkü en büyük örneği İsrail’in, Gazze’ye karşı yaptığı insanlık dışı politikalardır. Bu çalışmada apartheizm kavramının ne olduğunu, gelişmiş ve az gelişmiş toplumların etkileşimini ve bu kavram bağlamında İsrail’in, Gazze’ye savaş adı altında uyguladığı insanlık dışı politikayı inceleyeceğiz.

Summary

In this study, we will discuss the division between developed and underdeveloped countries in today’s global world, based on the concept of apartheid in the process of globalization. In an increasingly interconnected world, the interaction of different cultures and the exchange of information have not been sufficient to reduce the sense of foreignness between nations. On the contrary, nationalism has begun to rise among individuals of almost every nation.

With this increasing nationalism and sense of superiority, powerful countries are subjugating developing or underdeveloped nations. The most prominent example of this phenomenon today is Israel’s inhumane policies against Gaza. In this study, we will examine the concept of apartheid, the interaction between developed and underdeveloped societies, and, in this context, Israel’s inhumane policies under the guise of war against Gaza.

Giriş

Yazıyı daha kolay anlamak için öncelikle apartheizm kavramını açıklamak gerekir. Apartheizm daha doğru bir şekilde apartheid kavramı Güney Afrika Cumhuriyeti’ne bağlı Namibya devletinde 1948-1994 yılları arasında iktidar partisi olan Ulusal Parti tarafından resmi devlet politikası olarak uygulanmıştır. Kelimenin Boer dilindeki anlamı “ayrılık”tır. İdeoloji genel olarak beyaz ırkın diğer ırklardan üstün olduğunu savunmaktadır.

Günümüze bakıldığında az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere bir göç hareketi başlamıştır. Bu göç hareketini gelişmiş ülkelerin vatandaşları ilk başlarda göç edenlerin yaşadıkları durum neticesinde yumuşak bir biçimde karşılamıştır. Fakat ilerleyen zamanlarda göçlerin daha da artması ve kültür farkı sebebiyle göç edenlerin yerel halka ters gelen bazı davranışları sebebiyle bu insanlarda milliyetçilik artmış ve bu insanların tersine göç edilmesi istenmeye başlamıştır. Avrupa insanı az gelişmiş ülkelerden gelen insanları deyimi yerindeyse hor görmeye başlamıştır. Bunun üzerine bu devletlerde bir kültür çatışması denecek çatışmalar ve kavgalar çıkmaya başlamıştır. Kavgalar sebebi ile gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlar yeni komşularına karşı bir neo-apartheizm anlayışı geliştirmeye başlamıştır.

Buna göre bu ülkelerden gelen insanların kendi yaşantılarına en yarayacak olanları (doktor, mühendis, yazılımcı, vs.) ülkede tutup işe yaramaz kalıbına soktukları insanları diğer az gelişmiş ülkelere yollamayı uygulamaya koymuşlardır. Avrupa’da yükselen milliyetçiliği en iyi göreceğimiz nokta İtalya ve İsveç’te yapılan seçimlerdir. Diğer Avrupa ülkelerinde yapılan seçimlerde milliyetçi partiler çok büyük bir şekilde oyunu artırırken İtalya’da birinci parti, İsveç’te ise ikinci parti olarak çıkmışlardır. Ülkemizde viral olan videolarda ise gördüğümüz Avrupa’da yükselen milliyetçilik anlayışının ülkemizde de yükselişe geçtiğine yöneliktir. Fakat şunun da altını çizmek gerekir. Bizim milliyetçilik anlayışımız ile Avrupa’nın milliyetçilik anlayışı ile oldukça farklıdır.

Avrupa’da milliyetçi kesim göç ederek gelen insanları apartheizm kavramına uygun olarak kendinden aşağıda görmekte ve ülkesinden kesin def edilmesini isterken bizdeki milliyetçilik anlayışı ise bu insanların ihtiyacı kadar burada kalmasını ve daha sonra güvenli bir şekilde dönmesini istemektedir.

Burada dikkatli olunması gereken husus ise küresel siyasi güçlerin apartheid anlayış ile ayırdığı insanları günümüzde yaşanan büyük göç hareketlerinden önce dahi insan olarak görmemiştir. Daimi bir şekilde kendilerini üstün olarak görmüş ve bu bölgelerdeki insanlara baskı kurmaktan çekinmemiştir. Günümüzde ise bu denli büyük göç hareketini engelleyemeyen bu toplumlar yukarıda bahsettiğim gibi adı konulmamış olsa da bir neo-apartheid anlayış geliştirmiştir. Gücünü kabul etmeyen, üstünlüğünü kabul etmeyen toplumlara ise her türlü eziyeti hak görmüşlerdir. Bugün ise bunun en büyük örneği İsrail’in, Gazze’ye yaptığı insanlık dışı eylemlerdir.

Orta Doğu’da Uykuları Bölen Kabus: İsrail’in Vahşeti

Patlak verdiği 2006 yılından beri acı haberler duyduğumuz Gazze-İsrail çatışması geçtiğimiz Ekim ayında had safhalara ulaştı. Hamas’ın başlattığı saldırılara karşılık olarak İsrail ilk olarak savaş hali ilan etti. Dünya kamuoyu ilk başlarda bu savaş halinin sadece saldırıyı gerçekleştirecek olanlara yansıtılacağını düşünüp sessiz kalırken, İsrail amacını kısa süre sonra belli etti. Hamas’a karşılık vereceği halde ilk iş olarak sivil bölgelerini bombalamaya başladı. Asıl olarak caniliğini ise bir hastaneyi vurarak gerçekleştirdi.

Daha sonra İsrail durmayıp yaptığı terörist eylemlerinin vitesini artırarak artık sivil yaşam yerlerini de vurmaya başladı.  Saldırıların başladığı ilk günlerde bile 1800’ü çocuk 4.000’e yakın insan öldürüldü. Bunun yanında 600 bin’e yakın insan susuz bırakıldı ve İsrail günden güne asıl yüzünü gösterip resmen Hamas’ın yerine artık masum sivilleri hedef aldı. Zaman ilerledikçe Filistin halkını deyimi yerindeyse sürerek belli bölgelere sıkıştırmaya başladı ve asıl can alıcı darbesini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi. Sivillerin yerleşim gösterdiği Refah’ı vurarak çoğu çocuk olmak üzere birçok masum insanı katletti. Buna karşın bazı küresel güçler hala daha İsrail’i desteklerken dünya kamuoyunda vatandaşlar sokaklarda protesto yürüyüşleri düzenleyip hükümetleri Filistin’i savunmaya ve İsrail’e engel olmaya davet etti.

Bunları apartheizm kavramıyla karşılaştırınca görülmesi gereken şu olmalıdır. Küresel çapta etkili olan güçlerin İsrail’e verdiği destek klasik bir apartheizm anlayışı olmasına rağmen İsrail’in yaptıkları ve eylemleri klasik bir apartheizm anlayışı ile değil milli bir apartheizm anlayışı ile hareket ettiğidir. Çünkü klasik anlayışta beyaz ırkın üstünlüğü savunulurken, burada tam tersine milli ve dini anlayışları neticesinde İsraillilerin üstünlüğü savunulmaktadır. Yüzyıllardır süregelen bu anlayışla bu toprakların kendilerine vaat edilmiş olduğunu savunmakta ve bu insanlara yaptıkları sadece ayrımcılık ile değil ancak soykırım ile açıklanabilir.

Olaylara bu açıdan değil de yazının da konusu olan apartheizm ile bakacak olursak yine bu olaylar küresel bir apartheizmin örneğidir. İsrail’in vahşeti karşısında küresel güçte olan devletler bu durumu tersine çevirip İsrail’i durdurmak yerine daha da destek vermektedir. (Örn: Fransa)

Son olarak Apartheizm kavramı ilk oluştuğu yıllarda beyaz ırkın üstünlüğünü savunurken bu düşünce her olgu gibi günümüzde farklılaşmıştır. Günümüzde beyaz ırkın yerini “gelişmiş” Batı toplumu, diğer ırkların yerini ise “az gelişmiş” Doğu toplumu almıştır. Güçlünün güçsüzü ezdiği bu anlayışın şu anki en büyük örneği Gazze-İsrail savaşıdır. Küresel bir apartheizm’in izlerini gördüğümüz bu savaşta küresel apartheizm anlayışından evrilerek milli ve dini apartheizm anlayışı ön plana çıkmıştır.

Hala daha devam eden her türlü insanlık suçunun işlendiği bu savaşta diğerlerini aşağı gören Batılı devletlerde henüz kesin bir hamle yapılmamış adeta burada yaşanan soykırıma kapı aralamaktadırlar. Buna en büyük örnek ise yine Fransa devletidir. İsrail’in bombaladığı hastaneyi bile onların bombalamadığına dair beyanatlar vermişlerdir. Bu durum bile apartheid anlayışın değişikliğe uğrayıp hala daha yaşadığına kanıt niteliğindedir.

Gürsel Ayaydın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu