Genel KültürSanat

İç Acıtan Bir Aşk Hikayesi: Ali ve Nino

Kurban Said adındaki Azerbaycanlı bir yazar tarafından kaleme alınan bu hikaye 1937 yılında Viyana’da yayımlandığında o kadar çok beğenilmiş ki, Romeo ve Juliet, Rüzgar Gibi Geçti, Doktor Jivago gibi aşk temalı romanlarla kıyaslanmıştır. Eser 37 dile çevrilmiş ve eser ile ilgili bir İngiliz ve bir Azerbaycan yapımı olmak üzere iki tane film çekilmiştir.

İçinizi burkacak bu aşk hikayesine gelelim. Soylu bir Müslüman aileye mensup olan Ali Han Şirvanşir, Rus disiplini ile yetişen, eğitimli, Hristiyan geleneği ile büyümüş ve Avrupalı yaşam tarzını benimseyen Nino Kipiani’ye gönlünü kaptırır. Dini ve kültürel engeller ne kadar büyük olursa olsun birbirlerini sevmişlerdir. Doğu kültüründe yetişen Ali, Nino’nun değişmesini kendi örf ve adetlerini benimsemesini, kapanmasını ister. Ama Nino bu istekleri ısrarla reddeder. Fakat birbirlerine olan sevgileri hiç azalmaz, bunun aksine sürekli artmaktadır. Ali en sonunda Nino’ya evlenmek teklifi eder. Nino en baştan beri buna razıdır ama ailesi farklılıklardan ötürü bunu sürekli olarak engellemek isterler. En sonunda bakarlar ki bunların vazgeçeceği yok, evlenmelerine müsaade ederler. Hikaye bu ya şanssızlıklar, ayrılıklar yakalarını ilk günden beri bırakmaz. Ali, Tiflis’te iken Nino’nun ona aşık olan Ermeni genç Melik Nahararyan tarafından kaçırıldığını öğrenir. Arkadaşlarını toplar ve hemen harekete koyulur. Onları yakalar ve Nahararyan’ı öldürür. Artık bir suçludur Ali, kanundan sürekli olarak kaçar, en sonunda Dağıstan’a gider. Günlerce, haftalarca Nino’yu görmemiştir. O da ne? Yakın arkadaşlarından olan Molla Seyit, Nino’yu ona getirmiştir. İki sevgili burada evlenirler. Bir süre daha burada kaldıktan sonra Rusya’da Bolşevik ihtilali gerçekleşince Ali artık aranan bir suçlu olmaktan çıkmış ve Bakü’ye yerleşmişlerdir. Yine mutlu sona ulaşmayan bu hikaye şöyle devam etmektedir. İhtilalden sonra Ruslar, Ermenileri silahlandırmış ve Bakü’ye saldırtmıştır. Savaş devam ederken Ali, memleketini korumak için her Azerbaycanlı’nın yaptığı gibi silahına sarılmış ve Nino’ya bir şey olması korkusuyla, Nino’yu İran’a göndermiştir. Nino’nun İran’a, gelenek ve göreneklerine alışamaması Ali’yi hep üzmüş ve kederlenmişti. Savaş bitmiş, Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü kurtarması sonrasında Nino’yla tekrar bir araya gelmişlerdir. Azerbaycan Hükümeti artık Gence’den, Bakü’ye gelmiştir. Bu yeni hükümette Ali ve Nino kültür elçileri olmuştur. Bu arada kız çocukları dünyaya gelmiştir. 1920’lerde Bolşeviklerin, Bakü’yü işgal etmesiyle yeniden ayrılmışlar, Ali Nino’yu ve kızını yanından göndermiştir. Nino, Paris’e kaçarken, Ali savaş sırasında Gence Köprüsü üzerinde hayatını kaybeder.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu hikaye, aynı isimli bir romana ilham olmuş ve Kurban Said tarafından kaleme alınmıştır ama bu yazarın gerçek kimliği değildir. Yazarın gerçek kimliği hala daha tartışma konusudur. Fakat bu hikaye ve roman Azerbaycan tarafından çok iyi bilinir ve bu eser Azerbaycan’ın “milli romanı” olarak kabul edilmektedir. Tamara Kvasitadze adlı heykeltıraş bu hikayeden çok etkilenip Ali ve Nino için Batum, Gürcistan’da bulunan mekanik heykelleri yapmıştır. Heykeller her gün saat 19.00’da aktif hale gelip her 10 dakikada bir tek beden haline geliyor sonra tekrardan ayrılıyor. Ali’nin başına gelen her şeyi yazdığı defterinden öğrendiğimiz hikayeyi ve onların bir türlü kavuşamamalarını, kavuşsalar da çok kısa bir sürede tekrar ayrı düşmelerini anlatıyor.

Gürsel AYAYDIN

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu