Tarih

Emir Timur: Sahipkıran

Ona karşı direnmek beyhude bir çabaydı. İtaat her türlü akıl karıydı. Çünkü Timur’a karşı koyulamazdı.

                                        Justin Marozzi, Timurlenk, İslam’ın Kılıcı-Cihan Fatihi

Emir Timur 9 Nisan 1336 yılında Barlas Beyi Toragay’ın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Kendisi hakkında Moğol mu? Türk mü ? tartışması hala devam etmektedir. Bunu anlayabilmek için doğduğu yeri ve dönemi iyi anlamamız gerekir. Emir Timur, Cengiz Han’ın oğullarından olan Çağatay’ın kurduğu ve yayıldığı devletin topraklarında doğmuştur. Doğduğu dönemde bazı devletler yıkılış sürecine girmiş ve Maveraünnehir bölgesinde işler karışmaya başlamıştır. Tam da bu dönemde şu an Keş (Özbekistan) olarak adlandırdığımız şehrin yakınlarındaki Hoca Ilgar köyünde dünyaya gözlerini açmıştır ve bu karışık ortamda büyümüş, yetişmiştir. Timur’un çocukluğu hakkında ne yazık ki çok fazla ve yeterli bir bilgiye sahip değiliz. Bunun en önemli sebebi deyimi yerindeyse onun ileride Emir Timur olacağı bilinmemesidir. Çünkü kendisi kendi halinde bir beyliğin oğlu olarak dünyaya gelmiş, sıradan bir insandır. Fakat onun doğumu ile ilgili bazı rivayetler mevcuttur. Bu rivayetlerin en önemlisi ise onun doğduğunda bir elinin avucunda kan diğer elinin avucunda ise bir tutam beyaz saç veyahut kıl ile doğmuş olduğudur. Rivayetin devamında ise babası Toragay bu olayda bir alamet olabileceğini düşünmüş ve alimlere bu olayı sormuşlardır. Alimler Toragay’a oğlunun bir avucundaki kanın onun çok kan dökerek iyi bir savaşçı olacağına, diğer avucundaki beyaz saçların ise onun erken yaşta bir olgunluğa erişip büyük işler başaracağına dair haber vermişlerdir.

Timur insan olduğuna hayıflanan bir tanrı kraldı.

                                                                               Edgar Allen Poe

Askeri Hayatının İlk Yılları

Çocukluğunda olduğu iddia edilen bir başka rivayete göre Timur, çok yaramaz ele avuca sığmayan çocuktu. Öyle ki babası, onun ilim üzerine eğitimlerden kaçıp, arkadaşları ile talim yapmasından bıkmış ve onu yaralanan askerlerin yardımı için görevlendirmiştir. Verilen bu görev için çok sevinen Timur askerlerle konuşma şansı bulmuş ve onlardan gerçek savaşı öğrenmeye başlamıştır. Gençlik yıllarına geldiğinde Çağatay Hanlığı karışmaya başlamış bunun üzerine bazı beyler bulundukları bölgeleri terk etmeye başlamıştır. Timur akıllıca bir iş yaparak Çağatay Hanlığına bağlılığını sunmuş ve bunun karşılığında Keş ve çevresi Timur’a verilmiştir. Daha sonraları sağlam bir ittifak arayışına giren Timur, Emir Kazagan’ın torunu Olcay Hatun ile evlenmiş ve ağabeyi Emir Hüseyin ile sağlam bir dostluk kurmuştur. İlerleyen zamanlarda Çağatay Hanlığında isyanlar baş göstermiş ve Timur’un Çağatay Hanlığına olan bağlılığı uzun sürmemiştir. Yaptığı başkaldırıdan sonra Timur ve Hüseyin kanun kaçağı olarak kaçmaya başlamış, Çağatay Hanlığı tarafından her yerde aranmışlardır. Beraber geçimlerini eşkıyalık, yolkesicilik gibi işlerle sürdürmüşlerdir. Bunun gibi işlerle askeri taktikler konusunda kendini daha fazla geliştirmiştir. Bu olaylar sonucunda  bazı tarihi kayıtlara göre Timur’un himayesinde yalnızca karısı ve bir adamı kalmıştır. Horasan’a kaçarken Türkmenler tarafından yakalanmış ve iki ay boyunca haşerat dolu bir ahırda hapsedilmişlerdir.

Nasıl Topal Kaldı ?

İki aylık mahkumiyetin ardından serbest kalan Timur, tekrardan adamlarını toplamış, planlarını tekrardan işlemeye başlamıştır. Düşman tarafından köşeye sıkıştırılan Sistan hükümdarı Melik Fahreddin Timur’u yardıma çağırmış, Timur da bu isteği geri çevirmeyerek yanındakiler ile beraber desteğe gitmiştir. Savaş bittikten sonra Sistan hükümdarı Fahreddin vaatlerini yerine getirmemiş, vaatler yerine getirilmeyince Timur ayrılmak istemiştir ama Sistanlılar onun yolunu kesmişlerdir. Timur bu olaya çok kızmış ve Sistanlılarla savaşa tutuşmuştur. Savaşın en çetrefilli yerinde Timur’un sağ bacağına ok isabet etmiş bu ok yüzünden ileriki yıllarında topal kalmıştır. Ayrıca sadece bacağına değil sağ koluna da isabet etmiş bunun yanında da sağ elinden yaralanmıştır. Onu aşağılamak isteyenlerde adının sonuna Farsça “aksak,topal” anlamına “Lenk” sıfatını eklemişlerdir ve günümüzde birçok insan sevsin veya sevmesin onu Timurlenk olarak anmaya başlamıştır.

Alemi yaratan Tanrı yalnızdır; onun ortağı yoktur. Böyleyse yeryüzüne sahip olan kişininde ortağının olmaması gerekir.

                         Emir Timur

Yükselişi Nasıl Oldu ?

Tüm bu olanlardan sonra artık tekrardan Maveraünnehir bölgesine gelmiş ve asıl planı olan Maveraünnehir’i ele geçirme isteği doğrultusunda çalışmalara başlamıştır. Uzun yıllar boyunca düşünerek kendisi tarafından geliştirilen askeri taktiklerle ismini herkese duyurmaya başlamıştır. Psikolojik savaş kavramını çok iyi kavrayan Timur’un bir taktiğinden söz etmek istiyorum o da şudur; İlk zamanlarda asker sayısını yetersiz bulan Timur, atlarının kuyruğuna süpürge bağlamış, bu sebeple hücum sırasında atlar toz bulutu meydana getirmiş ve savaştığı kişilerin çok büyük bir ordunun kendilerine  geldiğini sanmışlardır. Büyük bir orduyla baş edemeyeceğini düşünen savaştığı insanlar yeri geldiğinde tek bir kılıç bile sallamadan teslim olmuşlardır. Bu sayede birkaç şehri ele geçirmiştir.

Prof. Dr. Halil İnalcık onun taktik zekasını şöyle açıklıyordu: Timur mu ? Ah Timur. O var ya, ne kurnazdır o. Anadolu’ya geldiğinde Osmanlı ordusunun öncü askerleri onun ordusunu kendi topraklarında bulamamıştı. 150 bine yakın orduyu, o savaş fillerini kimseye görünmeden Ankara’ya kadar nasıl getirdi, akıl sır erdirmek mümkün değil.

Halil İnalcık hocamızın onun taktik yönüyle ilgili konuşması böyledir. Tabii bu yönünün getirdiği liderlik onu nasıl hükümdarlığa eriştirdi. Onun cevabı ise 1370 yılında yapılan Belh savaşıdır. Bu savaşın arka planından bahsedecek olursak Taşköprü Savaşı (1363) savaşından sonra Timur ve Emir Hüseyin Çağataylıları Maveraünnehirden atmak için çok büyük bir fırsat yakaladı. 1365 yılında İlyas Hoca, Timur ve Emir Hüseyin’i yenmişti. Bu savaşta Emir Hüseyin Timur’u desteklememişti. Bu olay ikisinin arasının açılmasına sebep olsa da bir süre daha ittifaklarını sürdürdüler. İlyas Hoca ikisinin arasının bozulması sebebi ile Semerkant’ı kuşatmak istemiş fakat püskürtülmüştür.

Bundan sonra Semerkant’ın kontrolünü ele geçiren Timur ve Emir Hüseyin dış tehditlere karşı birleşseler de aralarında soğuk bir savaşın olduğu apaçık ortadaydı. İkisi de tek güç olabilmek için işe koyuldular. İkisinin ordusunu genel olarak göçebeler ve yerleşik şehir sakinleri oluşturuyordu. Tüm bunların yanında Timur kendisine destek oluşturma da Emir Hüseyin’den daha iyiydi. Bunun sebebi o iki farklı topluluk arasındaki dengeyi çok iyi sağlıyordu. Emir Hüseyin ise göçebelerden genel olarak rahatsızdı. Belh bölgesine gelerek şehri ve Belh kalesini yeniden inşa ettirmiş ve göçebeleri uzaklaştırmıştı. Bu da göçebelerin Emir Hüseyin’e karşı tepki göstermesine sebebiyet vermişti.

Timur eskiden çok yakın arkadaşı olduğu Emir Hüseyin’in yeniden kurdurduğu Belh’e saldırma kararı vermiştir. Tirmiz şehrini geçip Belh’e ulaşmış ve şehri kuşatmıştır. İki gün süren bu savaşta bir meydan muharebesi oldu diyebiliriz. Emir Hüseyin’in adamları kuşatma altında kalmaktansa çıkıp savaşmayı tercih etmiştir. İlk gün ağır darbe alan Emir Hüseyin’in ordusu ikinci gün dayanamamış, Timur ve ordusu şehre girmiştir. Kazanamayacağını anlayan Emir Hüseyin ise kendisini kaleye kapatmış ve şehri yağmalamaları için bırakmıştır. Kalesinde saklanırken yakalanan Hüseyin eğer Timur canını bağışlarsa hacca gideceğini söylemiş ve bu istek Timur tarafından kabul görülmüştür. Fakat Hüseyin ona güvenememiştir. Kaçmayı denese de en sonunda askerler onu yakalamış ve Timur’a teslim etmişlerdir. Timur sözünü tutmuş ve onun hayatını bağışlamıştır. Hüseyin’in ölümü Timur’un elinden değil kan davası olan bir adam tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bu büyük zaferden sonra Timur, Maveraünnehirde tek bir güç haline gelmiştir. İktidara sahip olmuş fakat Cengiz Han’a ve onun yasalarına olan saygıdan ötürü Han, Sultan gibi ünvanları kullanmamıştır. Çünkü Cengiz Han yasalarına göre bir hükümdarın bu gibi ünvanları kullanabilmesi için onun soyundan gelmesi gerekiyordu. O da bu ünvanlar yerine kendine “Emir” ünvanını seçmiştir. Yine kendisi tek başına olmamış, Cengiz Han’ın soyundan gelen biri olan Mahmud’u (Sultan Mahmud olarak da geçer ) kukla Han olarak kullanmıştır. Eski ve yendiği arkadaşı olan Hüseyin’in Cengiz Han soyundan gelen  dul eşi Saray Mülk hanımı eş olarak alarak meşruiyetini sağlamlaştırmıştır. Bu olay sayesinde “Gurgan” şimdi ki okunuşuyla “Güregen” yani “Büyük Han’ın damadı” sıfatını da kullanmaya başladı. Böylece Güregen Emir Timur’un hükümdarlığı başlamıştır. Fetih serilerine başlamadan önce on yılını burada Çağataylılar üzerinde otoritesini artırmak için harcadı.

Devamı gelecek…

Bir diğer içeriğimize buradan ulaşabilirsiniz.

Gürsel Ayaydın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu