Genel Kültür

Abdullah Öcalan: Teröristbaşı’nın Hayatı

“Vatana ihanetin nedeni olmaz! Er ya da geç bedeli olur…”

                                                       Bağımsızlık Benim Karakterimdir, Mustafa Kemal Atatürk

Teröristbaşı’nın İlk Yılları

Abdullah Öcalan veya çoğunlukla yerine kullanılan tabir ile “Apo”. 4 Nisan 1949 yılında Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde hayata gözlerini açmıştır. 7 kardeşli ailesinin ilk çocuğu olan şahıs, ilköğrenimini de burada görmüş ve Türkçe’yi burada öğrenmiştir. Lise öğrenimini ise Ankara’da bulunan Anadolu Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi’nde görmüştür.

Gençlik yıllarında siyasi belirsizlik yaşayan şahıs için en belirgin örnek lise yıllarında muhafazakarlığa kapılıp sıklıkla Maltepe Camii’nde namaz kılmış, anti-komünist etkinliklere katılmış, Necip Fazıl Kısakürek ve Refik Korkut’un toplantılarına katılmıştır.

Değişen Fikir Hayatı

Öğrenim gördüğü Anadolu Tapu ve Kadastro ve Meslek Lisesi’nden önce askeri lise sınavlarına girmiş ve reddedilmiştir. İçten içe bunun Kürt kökenli olmasından kaynaklı olduğunu düşünen Apo, lise döneminden sonra kısa bir süre Diyarbakır’da kadastro memurluğu yapmıştır. Buradan İstanbul’a tayini çıkan Apo, 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Aynı yıl kaydını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine geçiş yaptı.

Üniversiteye yıllarında ilk olarak Marksizm’i benimsemeye ve sol görüşlü duygularını dile getirmeye başladı. Kendi söylemine göre bu yıllarda Mahir Çayan çizgisindeki THKP/C ile ilgilendi.  Fakülte içerisinde Çayancı olarak adlandırılan grup içerisinde yer aldı. Yıllar sonra bu şahıslar hakkında bir röportajında şunları söylemiştir:

“Nitekim Türkiye’nin bazı karalamaları vardı bana göre o sefer. Deniz Gezmiş idam edildiğinde ben o zaman sempatizandım. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği diye bir slogan attı ve sehpayı kendi eliyle, ayağıyla devirdi. Mahir Çayan’ı dinledim “Kürt meselesi vardır, inkar edemeyiz.” Dedi. Bunu sol içerisinde çok cesur söyledi. İbrahim Kaypakkaya “milli mesele” diye çok geniş bir şey yaptı. Ben o zaman sempatizandım yani bu benim icadım değil onu demek istiyorum. Türk gençleri bunu söyledi. Ben onu inkar edemezdim onlar Türk gencidir beni söylüyorlar. Ben de onların bir sınıf arkadaşıyım ben nasıl inkar edeceğim.”

Ayrıca çevresinde toplanan kişilere Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ın gerilla yöntemlerini birleştirmek gerektiğini söyledi.

Kuruluşun İlk Adımları

Perinçek liderliğinde bulunan Türkiye İhtilalci Komünist Partisi tarafından yayınlanan Şafak bildirisini fakültede dağıtan Apo, bu bildiriyi dağıtmaktan ötürü 1972 yılında gözaltına alınmış ve tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi’nde 7 ay hapsedilmiştir.

Mart 1973 tarihinde üniversiteden etrafına topladığı arkadaşları ile Kürtçü-Bölücü bir örgütün kurulması için ilk toplantıyı yapmıştır. Toplantıda “Kürdistan olarak nitelendirilen Doğu ve Güneydoğu illerimizin, Türkiye’nin sömürgesi olduğu, amaçlarının bu bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurmak olduğu bunu sağlamak için gizli bir örgüt kurulması gerektiği” ayrıca beyan edilmiştir.

( Bu görüş sadece Türkiye ile kalmamış içerisine Suriye, Irak ve İran’da katılmıştır. Son zamanlarda örgüt sempatizanlarının paylaştığı ve bir slogan olarak kullandığı 2+2=1, bahsi geçen bu dört devletten alınacak parçalarla bir bütün olduğunun vurgulanmasıdır.)

Daha sonra ilk iş olarak bir dernek kurulmuş, ( Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği) bu dernekle beraber öğrenci evleri, okul kantinleri ve yurtlarda öğrenci kesim etkilenmeye çalışılmış ve başta Tuzluçayır ve Dikmen olmak üzere çeşitli semtlerde değişik yaş gruplarından gençler ve aileleri etkilenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmaların asıl amacı ideolojik altyapıyı ve öncü kadroyu oluşturmaktır. 1975 yılının sonlarında Dikmen’de bir toplantı yapılmış ve toplantıda ideolojik oluşumun sağlandığı ve asgari kadronun oluştuğu sonucuna varılınca dernek kendini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya kaydırmıştır.

Derneğin kurucuları arasında Cemil Bayık, Duran Kalkan, Rıza Altun, Mustafa Karasu, Kemal Pir, Mazlum Doğan, Haki Karer, Mehmet Hayri Durmuş bulunmaktadır. Bu isimlerin bazıları ayrıca PKK terör örgütünün kurucularıdır.

Apo ve Mehmet Hayri Durmuş grubun manifestosu ve örgütün program taslağı niteliğinde olan 68 sayfalık “Kürdistan Devriminin Yolu” isimli broşürü kaleme almışlardır.

1976 yılında, Ankara’dan Doğu ve Güneydoğu bölgesine kaydırılan derneğin ilk öncü elemanları Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Elazığ, Bingöl, Tunceli, Kars, Ağrı illerinde 1 yıl boyunca “Ulusalcılar, Ukocular, Kürdistan Devrimcileri” adı altında faaliyet sürdürmüşler ve öğrenci gençlik ve akraba aileleri ağırlıklı çevre kurmuşlardır.

3 yıl boyunca yapılan çalışmalarla beraber teröristbaşı da bu illeri gezerek 30-40 kişilik toplantılar yapmış ve 3 yılın sonunda “Kürdistan Devrimcileri, Ukocular, Apocular” adı altında Apo ve arkadaşları 27 Kasım 1978 yılında PKK örgütünü kurmuşlardır. 30 Temmuz 1979 yılında ise dönemin Adalet Partisi Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Celal Bucak’a yaptıkları silahlı saldırıyla beraber örgütün kuruluşunu da ilan etmişlerdir.

1977 yılında Apo’nun ve iki arkadaşının yazdığı “Kürt Devrimine Giden Ulusal Yol” adlı manifesto örgütün programı kabul edilmiştir. Kuruluş yılı olan 1978 yılında ise tüzüğü yazılmıştır.

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Fis köyünde kurulan PKK’nın kuruluşuna 24 kişi katılacakken 2 kişi katılmamış ve kuruluş toplantısı 22 kişi ile beraber yapılmıştır. Yedi kişilik bir parti yönetimi kurulmuş ve Apo bu yönetimin genel sekreteri ve lideri seçilmiştir. Kuruluşta bulunan 22 kişiden 7 kişi ilerleyen dönemlerde gerek Öcalan’ın talimatıyla gerek başka konulardan ötürü öldürülmüştür.

1979 yılında devletimizin baskınları sonucunda Apo, Suriye’ye kaçmış ve birçok PKK’lı tutuklanmıştır.  Şemdin Sakık İmralı’da Bir Tiran: Abdullah Öcalan adlı kitabında Apo’nun bu kaçışını Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçüyle kıyaslamış ve hicret olarak adlandırdığını beyan etmiş ve Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan kendini yakma gibi eylemleri Apo’ya isyan olarak belirtmiştir.

1980 yılında Apo, haber göndererek militanlarının Suriye’de kendisine katılmasını istemiş ve burada eğitilmelerini sağlamıştır. Buradaki eğitimlerden sonra Türkiye’de bulunan 300 kişilik kuvvetlerini Lübnan’a çeken Apo burada Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi örgütlerle görüşerek PKK’lı teröristlerin Filistinlilerden eğitim almasını sağlamıştır. Öcalan’ın beyanına göre 1994’e kadar 15 bin PKK’lı terörist burada eğitim görmüştür.

1984 yılının Ağustos ayında PKK’lı gruplar Türkiye’nin güneydoğusunda devlet yanlısı bir köye baskın yapmış ve bir Kürt devleti için silahlı olaylar başlatmıştır. Bundan sonra PKK terör örgütü Türkiye’nin doğu illerinde terör olaylarının başmimar olmuştur. Fiziki altyapılar, devlet imkanları ve devlet görevlilerini hedef alan çok sayıda eylem düzenleyen terör örgütü 1990 yılından sonra daha iyi silahlanmış ve strateji değişikliği yaşamıştır. Artık vur-kaç saldırılarının yerine hareketli savaş adını verdikleri stratejiyi uygulamaya başlamışlardır.

1990 öncesinde komünist/marksist bir doğrultuda Kürdistan kurmak isteyen Apo, Sovyetlerin dağılmasından sonra bu fikrini değiştirmiş ve daha büyük kitlelere ulaşmayı hedeflemiştir. İşte bu yıllarda Apo ayrılıkçılık söylemlerinden vazgeçmiş ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti listelerinden meclise girerek hem siyasi hem de silahlı mücadeleye aynı anda devam edilmesine karar vermiştir. Bu strateji değişimine neden olan durum PKK’nın Türk Silahlı Kuvvetleri karşısındaki başarısızlığı hem de küresel siyasette değişimlerin sonucunda olmuştur.

90’lı yıllarda çok fazla terör olayının olmasına sebebiyet veren Apo, 1992 yılında kutlanacak Nevruz için ayaklanma çağrısı yapmış Cizre, Şırnak, Nusaybin, Van ve Yüksekova’da şiddet olaylarının olmasına neden olmuştur. 1993 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin teröristlere gittikçe üstün hale gelmesiyle Öcalan Mart 1993 yılında tek taraflı ateşkes ilan etmiş ve siyasi taleplerde bulunmuştur. Ancak o dönem Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ve Bingöl saldırısı sebebiyle silahlı kuvvetlerimizin PKK’ya saldırıları hızlandı. Yaptığı ve sebep olduğu bazı olaylar (33 silahsız er’in şehit edilmesi, öğretmenleri şehit etmesi) açısından geri adım atan Apo, şehit ettiği öğretmenler için, öğretmenleri öldürmenin bir hata olduğunu açıklamış ve yukarıda bahsettiğimiz İmralı’da Bir Tiran: Abdullah Öcalan kitabının yazarı ve bir dönem sağ kolu olan Şemdin Sakık’ı suçlamıştır.

Bir Varmış Bir Yokmuş Apo

90’lı yılların sonlarına doğru Apo, Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin karşısında gittikçe güç kaybetmeye başlamış ve sığındığı Suriye’den devletimizin çabaları ile sınırdışı edilmiştir. O günden yakalanacağı güne kadar Avrupa’da bir Yunanistan’a, bir Moskova’ya, bir İtalya’ya sığınmaya çalışmıştır. Fakat yine devletimizin ve uluslar arası kuruluşların desteğiyle buralardaki sığınma talepleri reddedilmiştir. Daha sonra Yunan Ulusal İstihbarat Teşkilatı (EYP)          mensupları sayesinde 2 Şubat 1999 yılında Kenya’nın başkenti Nairobi’ye götürüldü. Buradayken yine bir iltica talebinde bulunsa da cevap alamamıştır. Dönemin EYP başkanı Kalentiridis’i aramış ve Öcalan’ın kovulmasını emretse de yerine getirilmemiştir. Defalarca aranmasına ve emir tekrar edilmesine rağmen Apo büyükelçilikten çıkarılmamıştır.

Ertesi gün Yunan büyükelçi Apo’ya gitmekte serbest olduğunu ve Hollanda’nın onu kabul etmeye razı olduğunu söyleyince sahte Lazaros Mavros adlı Kıbrıs pasaportu ile büyükelçilikten ayrılmıştır.

Ayrıldıktan sonra hızlı bir biçimde havalimanına doğru giden Apo, havalimanında Türk iş adamı Cavit Çağlar’a ait özel uçakla gelen Engin Alan ve ekibi tarafından kıskıvrak yakalanmıştır. Yakalandığında ilk sözleri: “Ben ülkemi severim. Annem de Türk’tü. Bir hizmet imkanım olursa yaparım. Onun dışında bir şey söylemeyin. Hizmet gerekirse yaparım. Türkiye’ye dönünce hizmet edeceğim. Fırsat verirseniz, hizmet ederim.” olmuştur.

Türkiye’ye geldiğinde sorgusunu ilk olarak Hasan Atilla Uğur yapmıştır kendisinin dedikleri şöyledir:

“Karşıdan Poyraz hücum botu geldi. Sorguda ilk gün 8 kişiydik fakat ilk günden sonra sadece biz kaldık, biz devam ettik. Normal sorgu süreci bittikten sonra mülakatlara başladım ben. Yani bu mülakatlarda devletin bilgisi ve emri gereğince.”

“Ama biz bu mülakatlarda artık bu örgütü nasıl bitirebiliriz?, sen ne yapacaksın?, nasıl katkıda bulunabilirsin?… değil, kendin uçakta ekip arkadaşlarımıza diyor ki, ben emrinizdeyim dedi. Bana dedi ki “devletimin eriyim”. Dedi. Açın internette kayıtları var kayıtları oraya düşmüştür zaten. Bizzat kendisi söylüyor: “Ben devletimin eriyim,   hizmetindeyim, bana inanın, bana güvenin.” diyor ve aynen de öyle olduğunu gördük. O –süreçte biz gereğini yaptık.Ben 7-8 ay adada kaldım. Bizzat kendisi ile birebir görüştüm tek başıma.”

“Abdullah Öcalan’ı Poyraz hücum botundan ben teslim aldım. Gözleri bağlıydı, bir arkadaşımla birlikte koluna girdik ve kulağına eğildim dedim ki: Bir varmış, bir yokmuş.”

Son Günlerde Apo

Öcalan’ın TBMM’de konuşmasının istenmesinin ardından vatandaşımız haklı olarak tepkisini ortaya koymuştur. Şu an 75 yaşında olan Apo’nun TBMM’de konuşturulmak istenmesini çoğu vatandaşımız hainlik olarak görmekte ve böyle bir olaya kalkışılmasını kesinlikle istememektedir. Siyasilerin, Apo’nun yakalandığı günlerde yukarıda belirttiğimiz “devletimin hizmetkarıyım” konuşmalarına güvenerek böyle açıklamalar yapıyor yoksa başka bir amaç mı var orası şu an tam bir muamma. Son günlerde bebek katilinin hakkında yapılan bu çıkışlar hakkındaki tek gerçek ise şehit ve gazilerimizin suratına bakamayacağımız, ola ki serbest bırakma veya cezası ev hapsine çevrilirse bu topraklar için can veren ulu şehitlerimizin kemiklerinin sızlayacağıdır.

Ulu önderimizin şu sözleri ile yazımızı sonlandırıyoruz. Umarız ki bilgilendirici olabilmişizdir.

Gereğinden fazla merhamet vatana ihanettir.

                                                                                                                 Gürsel Ayaydın

KAYNAKÇA

https://web.archive.org/web/20200810141136/https://www.britannica.com/biography/Abdullah-Ocalan

https://web.archive.org/web/20120403113315/http://www.belgenet.com/dava/dava03.html

https://web.archive.org/web/20180315092315/https://www.youtube.com/watch?v=T76UHTqqUss&gl=US&hl=en

Uğur Mumcu, Kürt Dosyası. SBF’de Şafak Bildirisi dağıtıyor. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı. Syf 7-15

https://www.milliyet.com.tr/gundem/kenya-dan-imrali-ya-14-yilin-oykusu-1669010

https://web.archive.org/web/20200612172715/https://www.humanrights.ch/cms/upload/pdf/050302_case_ocalan.pdf

Şemdin Sakık, İmralı’da Bir Tiran: Abdullah Öcalan

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu